22 Ocak 2013 Salı

Hassasiyet & Veda


Şükürler olsun ki, aylar sonra kendimle baş başa kalıp, tekrar samimiyetimi karşıma alıp, korkularımla yüzleşerek yorumladığım ideaları burada dile getirebiliyorum tekrardan. Benim için son derece önemli bir durum söz konusu, hiç uzatmadan konuya gireceğim. Kimseye hitap olsun diye yazmıyorum, aldığım bir karar ve bunu bilin istiyorum.

Henüz 20 yaşındayım. Kimine göre çok kimine göre çok az bir zaman dilimini ifade ediyor 20. Söz konusu olan 20'lik zaman diliminin 1. dereceden şahsı olan benim için ise ivmeli bir anlam ifade ediyor. Somut olarak, rakam ve genel yaş ortalamasına göre oldukça az, yaşanmışlıklar ve edinilen tecrübeler adına oldukça fazla bir zaman dilimi anlamına geliyor. Çok hırpalandım, yoruldum, 20 yıllık değil 35-40 yıllık bir tecrübe edineceğim zorlukta bir hayatım oldu. Her zaman farklılığın getirisi ile boğuştum. Kimseye benzemedim, kimseyle aynı olmadım. Yaratılışımın getirileri ile birlikte güç kazandım, geleceğe yöneldim. Ama her zaman hiçbir şey, tahmin ettiğimiz gibi gitmiyor. Tıpkı benim şimdi anlatacaklarım gibi.

Bahsettiğim gibi, kolay ve güzel bir yaşamım oldu diyemem. Şu an güzel diyebileceksem bu, bugüne kadar getirebildiğim en güzel noktadır şeklinde olur ancak. Yaratılış özelliklerim, ailem vasıtası ile edindiklerim, olması gereken ve doğru olduğunu düşündüğüm tecrübeler ile her şeyin sevgiyi, değeri ve saygıyı hak ettiği kanısına vardım kendimce. Mutluluk için, huzura sahip olabilmek için bile en basit yol olmuştur bu üçlü, ''bana göre''. Ve lanet olsun ki, o kadar verdiğinin yanında koca bir de hassasiyet ve kırılganlık içerikli genler ile ortaya koydu beni Tanrı.

Bugüne kadar bu üçünü sağlamak ve sağlatmak adına bir mücadele koydum ortaya. Her zaman savaştım, vazgeçmedim. Doğru olan buydu çünkü. Kim istemez ki sevgi görmemeyi, değer görmemeyi, saygı görmemeyi ? Elbette ki hiç kimse. Ancak, ne kadar savaşırsam savaşayım, ne kadar mücadele verirsem vereyim, bunu sağlamak ve sağlatmak, imkansızlıkla eş değer bir konumda oldu her zaman. Bunu kabullenmem ise, konuşmamın başında ki o zaman diliminin 20. yılında gerçekleşti maalesef ki. O kadar zevk alıyordum ki, insanlara bu üçlüyü hissettirmeye. Bunu hissettirdiğim kişilerin yüzlerinde ki ifade benim için paha biçilemez bir konuma ulaşırdı her zaman. Ama gördüğüm o güzel ifade bile, bir yere kadar daim kalabildi.

Ben verdikçe onlar aldılar, ben bekledikçe onlar yok saydılar. Kimseden alamadım karşılığını. Amacım, karşılık beklemek değildi, ihtiyacım olan ve eksikliğini hep hissettiğim bu üçlüye sahip olabilmekti. Delirmiş gibiyim, koca hayatta ihtiyacım olan tek şey sevgi. Herhangi bir insanın, koskoca bir insanın ve küçücük bir insanın en doğal ihtiyacı olan sevgiye ben ölüm derecesinde aç durumdayım. Sebebini oturup açıklamayacağım, bunu kendime bile ifade edebilmiş değilim.

Yapım gereği hassasiyetten geberen, kırılgan ve bir o kadar sağlam bir yapıya sahibim. O kadar rezil ve o kadar can sıkıcı bir durum ki bu, ciğerinin beş para etmediğini bildiğiniz bir insanın en ufak lafı ile kalbinizin kırılabileceği kadar acımasız bir durum. Gerçekten berbat. Ciddiye almayıp, karşısına geçip konuşmayacak kadar değersiz gördüğünüz insanların bile hakkınızda ne söylediği ile ilgilenebiliyorsunuz. İşte benim durumum tam olarak bu ! Bu nasıl bir hayal kırıklığıdır, yaratılışa karşı nasıl bir baş kaldırıştır, hiçbiriniz fikir dahi yürütemezsiniz.

Bilmiyorum, inanın bilmiyorum. Böylesine alternatif içerikli, böylesine ucuz, böylesine değerli, böylesine nefes alınamayacak kadar darlaşan bir dünyada, Tanrının kusursuz olarak yarattığı canlı olan bir insanın, maneviyatının bu kısmının eksik olması ne demek, çoğunuz bilmezsiniz. Umrumda da değil. Bildiğiniz şeyleri bile değiştiremiyorsunuz, bunun hakkında bir fikir yürütemeseniz ne olur ki ! Dünya düzeni, gidişatı ve günümüz öyle bir hal aldı ki artık ; hassas ve masum olmak sahip olabileceğiniz en büyük iki günahınız olmaktan öteye gidemez. Bunlara sahipseniz, Tanrı sizi yaratırken öldürmüştür zaten. Sizler de, benim gibi maneviyat yoksunluğundan intihar edebilecek yoksulluğa erişmişsiniz demektir.

20 yaşındayım ve tam anlamıyla korkularımla yüzleştim diyebilirim artık. Kabullendim bunun sürüp gideceğini. Artık sorun etmiyorum, nasıl olsa aksi durumu da savunuyor olsam Tanrının kararını verdiği yol dışına çıkamıyorum. Kararım ise ; hassasiyete tam anlamıyla veda ediyor olmam. Bu duruma bir dur demem gerekiyordu ve bunun için yaşamam gereken şeyler vardı. Son 2 yıl bunun için fazlasıyla yeterli oldu. Kimse için hassas, kimse için masum ve kimse için tertemiz olmanın lüzmu yokmuş. Nasıl olsa artık insanlar temizlemek adına değil, temizi kirletmek adına yaşıyor olmuşlar. Bundan sonra, kim olursa olsun, hayatımda ne kadar insan olursa olsun, ne kadar param olursa olsun şöyle bir ideoloji söz konusu ; ''Yalnızım''. Tam anlamıyla özeti budur. Her insan ölmek için doğmuşsa, kimin hayatımda ki yeri daim olabilir ki ?! Bu gerçeği hazmedemediği halde hazmettiğini düşünen arkadaşların durumları ise çok daha vahim. En ufak bir gümleme, ruhlarını bedenlerinden çalabilecek güce sahip olabilir.

Tüm hassasiyet ve kırılganlıklarımdan uzaklaşmam belki de bana cehennemi yaşatacaktır. Ama herkesin fazlasıyla yaşamamı istedikleri bu gezegende daha fazla nefes alabilmem için böyle bir fedakarlık etmem kaçınılamaz bir son oldu benim için. Sonuç yine beklediğim gibi olmasa bile, ölmeden denediğim için kendime saygı duyabilirim sanırım. Ve şunu da çok net anladım ki ; ''İyi olmak için, kötü olmak gerekiyor''. Üzgünüm ama iki bacaklı iblislere karşı alabileceğim en iyi tavır bu olacaktır. Huzurla kalın.

                    

6 yorum:

  1. "İyi olmak için, kötü olmak gerekiyor" evet meselenin en özeti buydu bana kalırsa sayın silik. Sizin anlattıklarınız gerçekten benim içimdeki sırra da kadem basmış olabiliri ve bu nedenledir ki bu söz konusu olan "sevgi-yalnızlığı" ikileminde sizde yalnız değilsiniz bende bu konuda fazlasıyla sizinle aynı görüşteyim ve yazdıklarınızı şuan uykumdan yeni kalkmama rağmen okusam bile sanki o belirli kelimeler vurgusunu beliriyordu gözümde ve kalbimde. diyebilirim ki sizde bu yaşanılan aslında yaşatan o itaat etmekte zorlandım tanrı denilesi bozuntunun bize vermiş olduğu kötü bir senaryo aslında. Sözlerimi pek fazla uzattığımı düşünüyorum özetlersek bu konuda hemfikirim ve bende sizin gibi aynı sorunlarla birlikte yaşıyorum ama dediğiniz gibi bu önlenemiyor maalesef tek başıma gücüm kalmadı inanın. Saygılarla...

    YanıtlaSil
  2. Dediğiniz gibi çağlar bey dünyada 2 bacaklı iblislere karşı alınabilicek en iyi önlem hassasiyet ve vedadır .. insanları umursamamaya başladığınızda belkide herşey sizin için daha eğlenceli olur. belkide sadece hayatın size getirdiklerine gülüp geçersiniz. zor bir dönem sizi anlıyorum .. kendimce onayladığım çözümleriniz umarım size daha iyi bir gelecek getirir ...

    YanıtlaSil
  3. Mithotyn King ; Öncelikle, bu yazımdan sonra birçok insan bana yalnız olmadığımı hatırlattı. Siz de bunlardan birisiniz. Ama onlar, yalnızca yalnız olmadığımı söylediler. Siz ise, kendinizden örnekler vererek açıklamanızı zenginleştirdiniz. Bu durumlarda hiçbir şey yapılamıyor bildiğiniz üzere. Bizlere biçilen senaryoda baş rolü üstlenerek, hikayenin bitmesini beklemekten başka yapabileceğimiz herhangi bir şey yok. Şu bir gerçek ki, bizim gibiler için cehennem çok da merak edilesi bir yer değildir. Nasıl olsa yaşarken defalarca kez şahit olmuşuzdur, olacağızdır.

    YanıtlaSil
  4. Öykücüm, öncelikle yorumun için teşekkür ederim. Seninle defalarca konuştuk, insanlar hakkında söyleyecek çok fazla şeyim var ancak değişen, etkilenen veya farklılık gösteren herhangi bir durum söz konusu olmayacağı için uzatmıyorum ben de daha fazla.

    YanıtlaSil
  5. kankam ne güzel yazmış beyaz tişört de giyiyor artık rihanna da erkek parfümü çıkaracakmış kanka sevin. hoşçakal kankam benim......................

    YanıtlaSil
  6. canım benim dertli kankam pesimist kankam garip kankam ağzı burnu düzgün ama yanlış ülkede doğmuş kankam benim...

    YanıtlaSil