25 Haziran 2012 Pazartesi

Marilyn Monroe Cinayeti

Yaklaşın buraya, ses çıkarmayın ve dikkatle dinleyin. O sosyal internet ortamında özlü sözlerini alıntıladığınız, klişe olmuş fotoğraf ve pozlarını paylaştığınız, sarışın deyince aklınızda o büyük gülümsemesi ile canlanan kadın Marilyn Monroe hakkında pek bilinmeyenlere değinip, ölümünün (bir çok kaynağa ve bana göre) olan asıl sebebini sizlerle paylaşacağım. Mecidiyeköy metrobüs durağında asılı olan stickerlarda ki gülümsemesi kadar mutlu olamadı hiçbir zaman bu kadın. Hakkında bilmek istedikleriniz varsa anlatıyorum, odaklanın.

                                           Çocukluğu

Yukarıda ki sümüklü, Marilyn Monroe'dan başkası değildir. Gerçek kimliğine değinecek olursak, Norma Jeane Mortenson, 1 Haziran 1926 yılında dünyaya geldi. Marilyn Monroe'dan bahsedecek olursak, onun Hollywood'da ki çevirdiği filmler ve yarattığı sükse ile değil de, acılar içinde kıvrandığı, sevgiye ve ilgiye aç olduğu bebeklik ile gençlik dönemlerine yoğunlaşmalıyız. Çünkü beyaz perde'de ki Marilyn Monroe'yu, Marilyn Monroe yapan küçük Norma Jeane'den başkası değildir. Bu yüzden küçüklüğüne gereğinden fazla odaklanarak işe başlayabiliriz.

Norma Jeane Mortenson, Gladys Pearl Baker'ın kızı olarak dünyaya geldi. Babası hakkında yüzlerce dedikodu olduğu için ortaya net bir isim atmak pek gerçekçi olmuyor. Ancak, Marilyn Monroe biyografisini yazan birçok kişiye göre biyolojik babası, annesinin RKO stüdyolarında film editörü olarak birlikte çalıştığı Charles Stanley Gifford ismindeki satış elemanıdır. Norma Jean'in annesi Gladys Baker'a şizofreni tanısı konulduktan sonra onu Marilyn Monroe yapacak olan acımasız, dramatik ve trajik yaşam mücadelesi otomatik olarak başlamıştır. Annesi, şizofreni tanısı ile birlikte hastaneye yatırıldıktan sonra Norma Jeane, yetimhanede yaşamını sürdürmeye devam eder. İleride, kendisini yetimhanede sürekli yalnız ve mutsuz hissettiğinden bahseder. Yetimhane sonrasında ise bir çok bakıcı ailenin yanında hayatını sürdürmeye çalışmıştır. Bu sıralarda, Monroe'nun aynı şekilde dayısı Marion da akıl hastanesine yatırılmış ve hastaneden çıktıktan sonra kendini asmış, anneannesi Della ve dedesi Otis de manik depresyon hastalığından çekmişlerdir. Norma Jeane yedi yaşına kadar aşırı dindar bir aile olan Albert ve Ida Bolender çifti ile yaşamıştır. Daha sonra annesi Gladys'in bir ev satın almasıyla tekrar onunla yaşamaya başlamasına rağmen annesinin akıl hastalığının kötüleşmesi üzerine annesinin en yakın arkadaşı Grace McKee'nin bakımı altına girmiştir. ancak Grace McKee'nin 1935 yılında Ervin Silliman Goddard'ın evlenmesi üzerine Los Angeles yetimhanesine gönderilmiştir. İki yıl sonra Grace onu geri almasına rağmen kocası Ervin Silliman Goddard'ın küçük kıza cinsel tacizde bulunması üzerine dokuz yaşındaki Monroe, bu sefer de büyük halası Olive Brunings ile yaşamaya gönderilmiştir. Ancak orada da Olive'in oğulları tarafından saldırıya uğrayınca Grace'in yaşlı halası Ana Lower'a gönderilmesi gerekmiştir. Ana Lower'ın sağlığı bir süre sonra bozulmaya başlayınca Norma Jeane, Grace ve Ervin Goddard'ın yanına geri dönmüştür.

                                  

Tüm bunları yaşayan Norma Jeane, yalnızlığı, acımasızlığı, mutsuzluğu, terk edilmişliği ve umutsuzluğu iliklerine kadar hissederek yaşamaya devam etmeye çalışıyor. Zaman bir şekilde geçip, Norma Jeane sürekli kalacak yer değiştirmek zorunda olduğu için artık kendine sabit bir hayat sürme hayalleri kurmaya devam ediyor. 16 yaşına geldiğinde, ya tekrar yetimhane'ye dönecekti ya da ortada kalacaktı. İkisine de sırt çeviren Norma Jean, komşusunun oğlu James Doughtery tanışıp bir süre flört ettikten sonra onunla evlenmiştir. Bu evlilik onun için bir kurtuluş ve ruhen kendini bir yer de hissettirecek bir eylemdir. Ancak formaliteden de olsa, bir süre sonra aralarında, özellikle de James'in Norma Jeane'e olan ilgisi oldukça artmaya başlamıştır. James sürekli bir çocuk istese de Norma Jeane bunu hiçbir zaman kabul etmemiştir. Norma Jeane, kocası James işi sebebiyle sürekli yurtdışında olduğundan dolayı geleceğini kurtarmaya yönelik planlar kurmaya başlamıştır bile. Güzelliği ve çekiciliği, doğduğundan bu yana sürekli dile getirildiğinden dolayı Norma Jeane kendisine, annesi Gladys'in en yakın arkadaşı ve Hollywood'da film setlerin de görevli olan Grace teyzesinin desteği ile beyaz perde'de yer bulmaya yönelik bir yol çizer. Bu konuda ona en çok yardımı dokunan insan şüphesizdir ki Grace Goddard idir. Grace, sürekli Norma Jeane'e ne kadar güzel olduğunu ve sıkı bir tempoda çalışırsa kendisine, başarılı bir oyuncu olarak Hollywood'da yer edinebileceği konusunda onu teşvik etmiştir.

                                        

                                         Kariyeri

Norma Jeane, The Blue Book mankenlik ajansına girerek modellik yapmaya başlamıştır. Yine bu dönemde oyunculuk ve şarkıcılık kurslarına katılıp ve saçını kestirip, platin sarısına boyatmıştır. Yavaş yavaş bütün ilgiyi üzerine toplayan Norma Jeane'in durumuna kocası James daha fazla dayanamamış ve onu 'Ya işin, ya da benimle olan evliliğin' diye kaba bir dille büyük çelişkiye düşürmüştür. Ancak Norma Jeane, artık kendisine güveniyordur ve her şeyin daha iyi olacağına inanarak kariyerine devam etmeyi tercih ederek 4 yıllık evliliğini sonlandırmıştır. Kısa sürede The Blue Book mankenlik ajansının en başarılı modellerinden biri olan Monroe, düzinelerce magazin dergisinde gözüktü. Bu dönemde 20th Century Fox' un yöneticisi Ben Lyon 'un dikatini çekti ve onun için bir deneme çekimi ayarladı. Aynı zamanda ona altı aylık bir kontrat yaptı. Lyon'un önerisiyle adını Marilyn Monroe olarak değiştiren Norma Jean, "Scudda Hoo! Scudda Hay!" ve "Dangerous Years" isimli iki film çevirdi. Ancak iki filmin başarısız olması, O'nun bir süre sinemadan uzak kalmasına neden oldu. Fox şirketinin Monroe ile yeni bir kontrat imzalamaması yüzünden bir süre boşta kaldı. Modelliğe devam ederken aynı zamanda da oyunculuk derslerine devam etti. "Ladies of the Chorus" adındaki kısa filmde, ilk kez şarkı söyleme şansını yakaladı. Daha sonra "The Asphalt Jungle" ve "All About Eve" filmlerinde iki kısa rolde oynadı. Bu filmlerdeki kısa ama dikkat çekici rolleriyle eleştirmenlerin çok dikkatini çekmişti.

Filmlerinin çoğu başarısız olmasına ve ona teklif edilen rollerin onu yalnız ''Sexi bir kadın'' imajı ile ortaya koymuştur. Oysa ki onun umduğu bu değil, tam aksine bütün rollerin altından kalkabilecek, zeki ve başarılı bir kadın profili idi. Yavaş yavaş Hollywood'da zirveye çıkan Marilyn, bir yandan da geçmişte yaşadığı sorunların acısını hala yüreğinde taşıyor ve bir türlü o dönemleri aklından çıkartamıyordu. Geceleri ise uyku hapları olmadan katiyen uyuyamıyordu. Bu da, bir süre sonra kendisinin haplara bağımlı olmasını rahatça sağladı.

                               

                      Katili ve Sevgilisi ''John F. Kennedy''

Marilyn'in sonunu hazırlayan adam, onun en tutkulu ilişkilerinden birini yaşadığı, o dönemin başkan olma çabalarında bulunan John. F. Kennedy'dir. Marilyn Monroe ile Kennedynin  tanışmalarının ikisininde gençlik yıllarına dayanır, görüşmeleri zaman zaman seyrekte olsa devam etmiştir. John Kennedy, o dönemler de evli olmasına rağmen tam bir sex ve gece hayatı düşkünüdür. John Kennedy'e dair, hala bilmediğimiz ve Marilyn'in öldürülmesine sebep açılan gizli bir 'sır' sebebi ile başlar her şey. Nasıl ve ne şekilde öğrendiği bilinmese de, John Kennedy bir gün çabalarının sonucu doğrultusunda Amerika'nın başkanı olduğu takdir de onu tahtından indirebilecek büyüklükte önem taşıyan bu sırrı Marilyn öğrendiği an yolun sonuna gelmeye başlamıştır ister istemez.

John F. Kennedy, büyük uğraşlarının sonucu ABD'nin en genç ve ilk katolik başkanı olmayı başarmıştır. İşte şimdi, geri sayım her zaman olduğundan daha fazla ilerlemiştir. Başkan olması ile birlikte büyük sükse yaratan Kennedy, Marilyn Monroe ile olan ilişkisini bütün dünyaya duyurarak ilk olarak onun, sonrasında ise kendisinin hayatını bilinçsizce tehlikeye atmıştır. Tüm devlet adamları, mafyalar ve örgüt üyeleri John Kennedy ile birlikte Marilyn Monroe'nun da peşine takılmaya başlamışlardır. Yalnızca, küçüklüğünde ki sevgi açlığını kapatmak için Kennedy'e karşı temiz duygular besleyen Marilyn artık çok daha tehlikede ve sorumluluk altındadır. Annesinin intiharı, Grace teyzesinin kanserden ölümü, etrafındakilerin onun popüleritesini kullanma çabaları, düştüğü tuzaklar, uyuşturucu ve alkol alışkanlığı, uyku haplarına olan bağlılığı ve daha önce ki iki kez çocuk düşürmesinin verdiği ağır bir depresyonun etkisinde olan Monroe, her şeye rağmen Kennedy'e tekrar bağlanıp, güçlü ve iyi bir şekilde ayakta kalmayı başarabilmiştir.

                                         

Marilyn Monroe  bu sırrı hiç kimseye söylememesine rağmen sürekli olarak takip ediliyordu, Başkan JF Kennedy den aldığı emirle CIA başkanı Edgar Hoover, Marilyn Monroe’nun evinin dinlenmesi, dinleme cihazları yerleştirilmesi için Mafia’yı kullanmıştı. Belli ki başkan Kennedy Marilyn Monreonun konuşmasından çekiniyor onu sürekli gözetim altında tutturuyordu. Ancak bu sırrın peşinde ''MOSSAD'' ( İstihbarat ve Özel Operasyonlar Enstitüsü isimli İsrail gizli servisinin kısa adıdır.) vardı. Mossad ın amacı Marilynin bu sırrı basın yoluyla açıklamasını sağlamaktı. Böylesi önemli bir basın açıklamasına  izin vermeyecek olan Kennedy tuzağa düşecek ve marilyden kurtulmaya çalışacaktı. Mossad JF Kennedyin Marilyn Monroe öldürtmesini istiyordu.  Bu amaçla Mossad Cia kanalıyla mafyayı ve frank sinatrayı Marilyn Monroe konuşması konusunda  baskı yapması için kullandı.   Mossad JF kennedy e tuzak kurmuştu.
JF Kennedyin başkan olduğu 1960 lı yıllara kadar zaten  Marilynin hayatı kabusa dönmüştü. Karanlık çevrelerin tümü tarafından yıllarca kullanılan Marilyn Monreo  artık yorulmuştu. 1959 yılında medyaya yansıyan sorunlar Marilyn için işlerin hiçte iyi gitmediğinin göstergesiydi ve o yıllar Başkan kendisine bir çıkış olabilirdi. Ama umduğu gibi olmadı. JF Kennedy artık başkandı ve önemli sırların açığa çıkmasını istemiyordu. Özellikle bir sırrın.

                                                Ölümü

Mossad ve Cia güdümlü  frank sinetra ile  Buddy Greco hafta sonu tatilini Nevada’daki evinde geçirmesi için  Marilyn Monroe yi yanlarında davet ederler.  Amaçları Marilyn Monreonun   JF Kennedy hakkında bildiği sırrı basına açıklaması için baskı yapmaktır. Marilyn bunu kabul etmez.  Kendisi dövülür, tehdit edilir ve akabinde  mafya elemanları tarafından tecavüze uğrar bu anlarda filme alınır. Fakat  Marilyn Monroeyi yıldıramazlar. Son yıllarda Marilynin bu son tatilene ait fotoğraflar basında yayınlandı. Marilynin yüzü gözü  dudağı şişmiş perişan hali, taktığı kalın çerçeveli  gözlüklerle saklamaya çalışması dikkatlerden kaçmadı. Resimleri yorumlayan sıradan insanlar bile Marilyn' in fotoğraf  karelerine yansıyan bu son haline nasıl geldiğini anlayamadıklarını söylediler. Onu tanımakta güçlük çektiler.

                                      


Marilynin Kenndy hakkında bildiği sırrı açıklamayı ret etmesi üzerine    basına marilyn açıklama yapacak  haberleri kasıtlı olarak  sızdırılır. Bu haberler tabiki Başkan Kennedyi rahatsız eder. JF Kennedy yemi yutmuş tuzağa düşmüştür. JF Kennedy  marilynin ölüm kararını verir.  Bu işi kennedy adına aslında mossad planı gereği mafya üstlenir. Marilyn öldürülür. İntihar süsü verilir.  Marilyn Monroeya saç dibinden  yapılan  iğne ile ölümü sağlanır.


Ölümü tutanaklara aşırı dozda uyku ilacı zehirlenmesi yüzünden diye kaydedilmiş. Kanında 4.5 mg. ve karaciğerinde de 13 mg. barbiturat bulunmuş. Ama ölüm sebebinin zehirlenme olarak geçmesine rağmen, midesinde ve barsaklarında hiç ilaç izine rastlanmamış. Adli tıptan Dr. Sidney Weinberg, Marilyn’in ağız yoluyla herhangi bir ilaç almış olmasının imkansız olduğunu söylemiş. Evde hiç şırınga bulunmamış, ayrıca iğneyle uyuşturucu aldığını kimse görmemiş, otopsi raporlarına göre de vücudunda iğne izi bulunmamış, o gün Marilyn’in konuştuğu herkes kadının gayet neşeli ve pozitif olduğunu söylemişler, maddi olarak zaten gayet iyi durumdaymış, sadece aşk hayatında sorunlar yaşıyormuş. İşin tuhaf yanı ise, John Kennedy'nin, Marilyn Monroe'ya hazırladığı hazin son kendisinin yanına kalmamıştır. John F. Kennedy, Marilyn Monroe'nun ölümünden bir yıl sonra, 1963 yılında bir suikast karşılığı yaşamını yitirmiştir.

Ama büyük cinayetler sonrası hep başvurulan tezat teorisi yine iş başındadır. Sahte şahitler ile olay gecesi yaşananlar bulandırılır. Onlar için, Marilyn'in intihar ettiği yalanını gerçekmiş gibi insanların önüne sürmek hiçte zor olmadı. Nasıl olsa Marilyn, uyku haplarına bağımlıydı, alkol ve uyuşturucu kullanıyordu ve geçmişten gelen ağır bir mutsuzluğu vardı. Oysa ki Marilyn, bütün zorluklara rağmen ayakta durabilecek kadar da güçlü bir kadın olmuştur hep. Büyük insanların büyük ölümleri her zaman başarılı bir teori ile asıl amacından kolayca saptırılmıştır. Marilyn Monroe cinayeti de bu sebeple, tamamen başka bir şekilde insanlara empoze edilmiştir.

                                

                                         
                                                                                  
                                 

Anlayacağınız, Marilyn Monroe'nun yansıtıldığı gibi mükemmel bir hayatı olmamıştır hiçbir zaman. Kendi içinde sürekli geçmişin yaralarını kapatmaya çalışırken, geleceğe yönelik planlar yapmakta bir o kadar zordur onun için. Dilediği yalnız ; sevgi, huzur ve başarıydı. Ancak bunların hiçbirine, hiçbir zaman sahip olamadı ve büyük bir suikastla öldürüldü.