20 Şubat 2012 Pazartesi

Ölüm Paranosu

Henüz yalnızca ismini duyduğunuzda, tüylerinizin diklenmesini ve enerjinizin emilmesine şahit olur gibiyim. Ölüm ; korkudur, acıdır, üzüntüdür, dönülmez bir boşluk ve ağır bir travmadır. Hatta başlı başına büyük bir sondur birçok insan için. Aslında bakarsak, insanların ölüm adına bu kadar duyarlı ve ürkmüş olmasının tek sebebi ; geçmişten bu yana gelen lanet olası kısır bir döngüden ibarettir. İnsanlar bir son ile karşı karşıya kalmaktan çekinirler. Yaşları ne olursa olsun, bu kaçınılmaz son adına büyük bir telaş duyarlar. Peki neden ? İşte buna verilecek yüzlerce cevaptan hiç biri tatmin edici olamadı bugüne kadar.

Yazıyı, hitaben yazıyorum çünkü ; ölüm adına insanlığın geneli ile aynı kanıda endeksli değilim. Bu konuda hiçbir zaman diğer insanlar kadar korkak ve çekingen olmadım. Olmadım, çünkü bu döngü ve beraberinde getirdiği yanlışıda doğru olarak kabul etme psikolojisi, sahip olduğum düşünce gücüne her zaman ters düşmüştür. En az varolmak kadar geçerli olan bir sonun, üstelik hepimizin nihayetinde karşılaşacağımız bir durum olması bu durumu en hafife indirgemiş durumda bana kalırsa. Sebepsiz bir korku, genel bir tavır olmuştur zaten, ölüm adına olan korkuyuda bu konuda örnek olarak verebiliriz.

Ölüm adına bu denli karamsar olmak son derece yersiz. Üstelik ölüm olayının, insanlık için bir bitiş olarak değil de, bambaşka bir boyuta başlangıç olduğunu düşündüğümüzde, olay üzerine olan endişede bu şekilde yok edilebilinir. Kendi adıma söyleyecek olursam, geldiği ve karşıma çıktığı her an büyük bir mutlulukla kabul edeceğim bir durumdur ölüm, benim için. Kabul edeceğim diyorum, tercih edip etmeme gibi farklı seçeneklerle karşılaşabileceğimiz bir durum söz konusu değil bu durumda. Bazılarınızı anlıyorum, yaşadığı süre boyunca sadece sex yapıp, insanları yargılamakla beraber, kendi değer ve saygınlık düzenine ihanet etmekten başka bir halta yaramamıştır. Ölmekten korkuyordur çünkü, yaşarken ortaya koyduğu herşey için aslında hiçbir açıklaması bile yoktur.

Bazılarımız vardır, ruhlarının hapsolduğu bu kısıtlı bedenlere sığmamaktadır. Yapacağı o kadar çok şey vardır ki, hepsini yapamayacağı gerçeği ile yüzleştiğinde bir an önce sahip olduğu bedenden kurtulup, tamamen ruhu ile özgür kalabileceği, farklı bir boyuta geçiş yapmak ister. Hakta veriyorum, çünkü kendimden biliyorum. İnsanlar kendi yaşamlarının yanı sıra dünya düzenini öyle bir sıradanlığa mahkum etmiş durumda ki, yeryüzünü olduğundan çok daha farklı bir hale büründürebilecek enerjiyi kendisinde hisseden insanları tamamen umutsuzluğa sürükleyip, bir an önce bu ağır baskıdan kurtulmasını istetebilecek duruma kadar vardırtabilir.

Ölmekten korkmayın. Tamamınız olmasa bile büyük bir azınlığınız aslında yaşayan birer ölüdür şüphesiz. Bedenleriniz, ruhlarınıza bu kadar ihanet ettiği halde yaşamak isteyebilecek kadar da boktan bir zihniyete sahip belli bir kesiminiz. Diyeceğim şu ki, ölüm bana kalırsa yaşam kadar güzel, beklenmedik kadar rahatlatıcı bir geçiştir. Ve son olarak şunu da dip not olarak düşmek istiyorum ; 'Canlısınız, yaşıyorsunuz ve insansınız. Bu kadar ihtişamlı ve ayrıcalıklı bir varlık olma bahşine sahipken bunun bokunu değil tadını çıkarmaya bakın'.