29 Mayıs 2012 Salı

Hırsızlık

Hırsızlık nedir biliyor musun sen ? Bildiğini sandığın şey, sözlük anlamı ve hayatında karşılaştığın kelime anlamında ki eylemden bahsetmiyorum işte. Biraz yan anlamlısı, sinir bozucu, üzücü ve biraz da hayal kırıklığı barındıran bir durum benim anlatmak istediğim. Her gün, uyanırken bile lanet ettiğim bü dünya ve düzenine ayak uydurmaya çalışırken, kafamda belirlediğim hedef ve amaçlarıma ulaşmama engel olan, olmuş olan ve olacak olan bütün söz konusu durumları gözden geçiriyorum ve evet, her gün biraz daha fazla küfür ederek devam ediyorum yaşam mücadeleme.

Hatırlıyorum, tam olarak 1999-2011 yılları dahil ve aralarında ki zaman mesafesi içerisinde sözde aldığım özel dersler, ek eğitimler, çizim kursları vs diye sürüp giden, insan sabrının sınırlarının çok ötesinde ki bu eziyet kuyruğunun hayatımdan çaldığı, yok saydığı ve bir o kadar beni yorduğu zaman dilimini düşünüyorum da, bir kez daha küfürü basıyorum. 'Yönlendirme' politikası adı altında toplanmış bu acı verici eziyetler zinciri, her geçen gün daha da ağırlaşarak hayatım da önemli bir rol oynuyordu o zamanlar. Kim dur diyebilirdi ki ? Eziyete maruz kalan zaten bunu hak ettiği düşünülen insandı ve o bendim. Tek kelime edemeyecek kadar da değersizdi düşüncelerim. Peki, onca aldığım özel dersler, götüme sokulan o boktan dersane keraneleri, zorla yollanıldığım ve içerisinde birbirinden boktan, üstlerine işenmiş entellektüel yaratıkların bulunduğu çizim kursları. Nerede bunların karşılığı ? Hala dört işlem dışında Matematik adına bir fikri olmayan ben, yıllarca ve yıllarca zorla, ite kalka o derslerle karşı karşıya bırakıldım. Neydi bunun sebebi ? Yönlendirilmem,mem,mem.. Evet, her aile bireyi sahip oldukları en değerli varlıkların, evlatlarının bir yere gelip, kendi ayakları üzerinde özgüven sahibi olarak durmalarını isteyecektir, şayet lütfen bunu yapmadan önce, yapacaklarından emin oldukları kadar nasıl yapacaklarından da emin olmalılar. Bundan emin olmak zorundalar, mecburlar.

Kaçına kendimi odaklayarak dahil olduğumu düşünüyorsunuz ? Kaçına ciddi bir istek ve heyecanla gittiğimi veya ? Elbette ki hiçbiri. İçimde ki o hiçbir zaman tarif edemediğim, edebileceğimi de sanmadığım o olağandışı enerji, farklı ve üstün hissetmenin sağladığı ekstra hislerin yoğunluğu altında ezilirken, kendimi çok daha farklı bir şekilde ifade edebileceğimi düşünürken tüm bunların ağırlığı altında ezildiğim sırada sesimi değil duyurmak, çıkaramıyordum bile. Ben her gün biraz daha diretirken bu yük her saniye daha da yükleniyordu üzerime. Sebebini ise tam olarak gelişi güzel bir şekilde aile bireylerime yüklemiyorum elbette ki. Güzel ülkemin sikko eğitim sistemi de bir o kadar suç dahilidir bu konuda. Her zaman söylerim, okul hayatım boyunca gördüğüm en saçma kurumdur bana kalırsa. Eğitim, belli bir çatı altında gerçekten verilinebilecek bir faaliyet olmuş olsaydı, şu an ki insan ziyanı, sığır ve koyun toplulukları olan insancıklarla boğuşmak zorunda kalmış olmazdık. Bu eğitim dedikleri aslında farklı bir şekilde, çok daha yararlı bir aracı ile insanlara empoze edilinebilir olacağı kanısındayım. Bu durumun bizlere okul adı altında değil de, çok daha farklı bir şekilde ulaştırılmasının başka bir yolu vardır elbet. Tembel beyinlerin uyuşukluğunun sonucunda ortaya sürülen ilk alternatifin okul olmasının hala herkes için geçerli olduğu düşünülmesinin verdiği bir sancı var ben ve benim gibi hissedenlerin üzerinde. Okulmuş, geçelim lütfen. Düşünüldüğü takdirde, verilmek istenilen her şeyin çok daha verimli bir şekilde bizlere ulaştırılabileceğini herkes gayette iyi biliyor, sorun ise bu gerçeklerle yüzleşebilcek göte sahip olmamaları, neyse. E bu eğitim sisteminin beraberinde getirdiği bu rezalet düzen ise, hem aileleri hem de öğrencileri bir çıkar yolu aramaya zorladı her zaman. Aileler bulduğunu düşünseler de, çocuklarının umduğu aslolan o değildi. En azından benim için.

Hep derim, sanat için yaratıldığım realistliğin son noktasıdır. Bunu böyle söylüyorum, ancak ego sahibi olduğumdan değil. Defalarca deneyip, başka bir baltaya sap olabilecek durumda olan bir adam olmadığımdan diyorum. Bir de şöyle bir şey var ki, kendi kimyamı biliyorum artık. Bir insan yaratılış sebebini artık 20'li yaşlar başlangıcı ile oldukça iyi hazmetmiştir diye düşünüyorum. Ha, hazmedemeyecek kadar bilinçsiz olanlar zaten parayla götlerini kiralayıp, parayla bundan zevk alabilecek kadar cehennemde ki en güzel yerlerin en önemli konukları olmuştur günümüzde. Onları siktir edin, ayrıca değineceğim ileri ki günlerde. Ben sanatımı icra edebilecekken, küçük yaşta tualler içinde boğulup, piyano başında uyuyakalabilecekken neden onca Matematik soruları arasında intiharın en acısız yollarını düşünüp, Fen ve diğer çük derslerin bende ki ağırlığını hafifletmeye çalıştım ki ? Nedir yani amına koyim, ne. Yönlendirmek ve yönlenmek bu şekile olmaz, bi geçiniz onu. Yapabileceğim o kadar çok şey varken, içimde ki o inanılmaz enerjiyi çok güzel ve farklı boyutlarda yeryüzünde sergileyebilecekken, büyük başarılara imza atıp, kendimi bu yolda geliştirmek amaçlı bu kadar kararlıykan neden bu kadar çok yanlış yolda ilerlemeye teşvik edildim ? Bunları bu şekilde dile getirmemin sebebi bir cevap beklediğimden değil, zamanında çıkaramadığım isyanın o baskısını hala ruhumda hissetmemden kaynaklanıyor tam olarak. Eğer bıraksalardı, şans tanımış olsalardı şu an ki çabamın üzerine ek olarak bir şey yapmama dahi gerek kalmazdı. Çünkü gerçekten bu hırs ve istekle, istediklerimin temelini yıllar öncesinden atıp, şu an bu temellerin üzerine ekleyebileceğim alternatifleri gözden geçiriyor olabilirdim ama ı-ıh, geçen onca yılın amına koyuldu.

Şimdi soruyorum sana it oğlu it, 'Hırsızlık' nedir, farkına varabildin mi artık ? Hırsızlık tam olarak bu işte. Eğer hedeflerin doğrultusunda izleyeceğin yol öncesi sana yokuş çıkartılıyorsa, senin için en önemli olan zamanlarını kayıp vermişsin demektir. Ben verdim, üstelik fazlasıyla. Onların acısını yaşadığım şu dönemlerde ise hala benden mutlu olup, geleceğe umutla yaklaşmamı bekleyen pipisizler var.

Pollyanna, ananı sikeyim güzelim oldu mu ? Bütün bunlar senin zamanında yediğin haltları bile usta bir şekilde masumiyete çevirebilmenden kaynaklanıyor. Herkes çok mutlu, herkes çok pozitif. Boğuyorsunuz canlarım, boğuyorsunuz.